Coronavirüs Salgını - Duran Sürelerin Çekin İbrazına Etkisi

Coronavirüs Salgını - Duran Sürelerin Çekin İbrazına Etkisi

Coronavirüs Salgını - Duran Sürelerin Çekin İbrazına Etkisi
  • 24 Nisan 2020
  • Topkaya Hukuk Editör Ekibi

7226 SAYILI KANUN’UN GEÇİCİ 1. MADDESİNİN ÇEKLERİN İBRAZINA ETKİSİ VE GÜNCEL TARTIŞMALAR

Covid - 19 salgınından dolayı yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla yürürlüğe sokulan 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ile maddi hukuka ve usul hukukuna ilişkin süreler (istisnaları hariç) belirli bir süre durdurulmuştur.  Bu yazıda özellikle, Kanun’un geçici 1. maddesinde belirtilen “ibraz süreleri” ifadesinin çekin ibraz sürelerine etki edip etmediği ve duran süre içerisinde çek ibrazının mümkün olup olmadığı konuları üzerinde durulacaktır. Ancak, öncelikle öğretideki tartışmalara değinilecek, ardından kendi görüşlerimiz çerçevesinde konuya açıklık getirilmeye çalışılacaktır.   

a) DOKTRİNDEKİ GÖRÜŞLER Doç. Dr. Ali Paslı  * İstanbul Üni. Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Özet: Çekin 13.03.2020 – 30.04.2020 tarihleri arasında muhatap bankaya ibraz edilemeyeceği, bankanın ibraz edilen çeki hamiline işlemsiz iade etmesi gerektiği, ödeme veya karşılıksız işlemi yapması halinde düzenleyene karşı sorumlu olacağı, borçlunun da bu sürede ödeme yapmayabileceği, kanunun doğrudan hamili koruduğu ancak dolaylı olarak borçlu lehine de düzenleme içerdiği, görüşündedir.

•    7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinde geçen ibraz süreleri ifadesinin çekin ibraz süresini de kapsadığını, buna göre 13.03.2020 – 30.04.2020 tarihleri arasında çekin ödeme talebi ile muhatap bankaya ibrazının olanaksız olduğunu, sürelerin tekrar başladığı tarih itibariyle çekin ibraz edilmesi gerektiğini, buna rağmen hamilin çeki bu tarihler arasında bankaya ibraz etmesi halinde bankanın karşılığı bulunsa bile ödeme yapamayacağı gibi kısmen veya tamamen karşılıksız olsa dahi karşılıksız şerhi yazamayacağını ve ödenmesi zorunlu asgari tutarın da hamile ödenemeyeceğini, bu durumda bankanın herhangi bir işlem yapmadan çeki hamile iade etmesi gerektiğini, bankanın buna aykırı olarak ödeme veya karşılıksızlık işlemi yapması halinde düzenleyene karşı sorumluluğunun söz konusu olacağını, bu düzenlemenin sonucu olarak çek borçlularının da bu sürede ödeme yapmak zorunda olmadıklarını, Kanun ile borçlulara ödeme konusunda zaman kazandırıldığını, Kanun’un 26.03.2020 tarihinde yürürlüğe girmesi sebebiyle bu tarihe kadar ibraz edilip ödemesi yapılan çekler için herhangi bir sorun ortaya çıkmayacağını, •    (Aksi görüşlerle ilgili olarak) Kanun’daki ibraz süresi ifadesinin çekteki ibraz sürelerini de karşıladığı hususunun uygulamada kabul gördüğünü ancak, Kanun’da geçen “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla” ifadesinin sadece senedi elinde bulunduran hamil/alacaklı lehine yorumlandığını, ibraz süresinin durmasının uzama (hamile ek süre verilmesi) ve ibraza engel bir durum bulunmadığı şeklinde anlaşıldığını, bu yorum tarzını izleyen (muhatap) bankaların ibraz edilen çekin karşılığı varsa ödeme yaptığını, karşılığı yoksa karşılıksızlık şerhi vurduğunu, bu uygulamanın hukuk tekniği açısından isabetli olmadığını, salgın sonrası dönemde icra takibi yapıldığında hamilin geçerli bir ibraz yapılmadığı savunması ile karşılaşabileceğini, •    7226 sayılı Kanun’un amacının ödeme sürelerini uzatmak/ötelemek, bu yolla borçluları korumak olmadığını, ancak ibraz süresi ile vade arasındaki teknik farklılığın göz ardı edilmesi sebebiyle kanunun ulaştığı sonuç itibariyle borçlunun da korunduğunu,  •    İbraz süresinin vade olmadığını, ibraz süresinin çekin bankaya ibraz edilebileceği zaman dilimini gösterdiğini, Türk Ticaret Kanunu (TTK) sisteminde ibraz süresinin söz konusu niteliğinin yansıması olmadığını, zira çekin düzenlenmesi ve tedavüle çıkması ile birlikte üzerinde yazan düzenleme tarihi gelmemiş olsa bile ibrazına yasal bir engel bulunmadığını, ancak ÇekK’nın güncel durumu (Geçici m. 3/5) ibraz süresinin çekin ibraz edilebileceği zaman dilimini gösterdiğini,  yani bu düzenlenme gereğince -üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce- bankaya ibrazı ve ödeme talebine olanak bulunmadığını, ibraz süresinin çekin gerçekten düzenlendiği değil, üzerinde yazan düzenleme tarihinde başladığını ve bu tarihten önceki ibrazları ÇekK geçici madde düzenlemesinin -en azından 31.12.2020 tarihine kadar- yasakladığını, bu sebeple de ibraz süresi başlamadan yapılan ibrazın muhatap banka tarafından kabul göremeyeceğini, mevcut Çek Kanunu/Hukuku sistemimizin ibraz süresi başlamamışsa/işlemiyorsa çek ibrazının da mümkün/geçerli olmaması şeklinde olduğunu, dolayısıyla geçerli ibrazın ibraz süresi başladıktan sonra yapılan olduğunu, ibraz süresinin başlangıç tarihinin teknik anlamda vade olmadığını, çünkü çekte ödeme tarihi olmadığını, hamilin ibrazı üzerine çekin ödendiğini, ÇekK’nın ibrazın yapılma süresini belirlediğini,  7226 sayılı Kanun ile ödeme talepli ibrazın süresi durduğu için bu durumun doğal sonucu olarak geçerli ibraz yapılamayacağını, geçerli ibraz yapılamadığı için de ödeme anı/tarihi gelmemiş olacağını, takiben de ödememe durumunun tespitine ilişkin tüm işlemlerin geçersiz olacağını, 7226 sayılı Kanun ibraz süresini durdurduğuna göre ibraz sürecinin işlemediğini, bu Kanun’un ibraz sürelerini uzatmadığını aksine durdurduğunu, uzamanın durmanın sonucu olarak ortaya çıktığını, ibraz süresi işlemediği için düzenleme tarihi geçse de ibraz yapılamayacağını, bu dönemdeki tüm karşılıksız çek işlemlerinin sorunlu olduğunu, bu sorunun çözülmesi için çekle ilgili TTK sistemine geçilmesi ve ÇekK geçici 3/5 maddesinin kaldırılması gerektiğini, değerlendirmektedir.      Dr. H. Ali Dural  * Galatasaray Üni. Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Özet: Bu görüş sahibi, Doç. Dr. Ali Paslı’nın yukarıda değinilen görüşlerini eleştirmekte ve çekin 13.03.2020 - 30.04.2020 tarihleri arasında muhatap bankaya ibraz edilebileceği, karşılığı varsa ödenmesi, aksi halde karşılıksız işlemi yapılarak bankanın sorumlu olduğu miktarı hamile ödemesi gerektiği, kanunun salt alacaklı hamil lehine yorumlanması gerektiği, görüşündedir.

•    Geçici 1. maddede belirtilen sürelerin durmasının amacının, bu süreler içinde salgın sebebiyle sürelere ilişkin hukuki işlem benzeri fiilleri ve hukuki işlemleri gerçekleştiremeyecek olan hak sahiplerinin, bunları gerçekleştirememelerinden kaynaklanan hak kayıplarını önlemek olduğunu, dolayısıyla hükmün hak sahibinin lehine olduğunu, •    Hak sahibinin lehine olan bir hükmün sürelerin durduğu ve işlemediği dönemde hakkını kullanamayacağı sonucuna götürecek şekilde yorumlanmasının hak sahibinin aleyhine, buna karşın borçlu lehine sonuçlar doğuracağını, bunun hükmün taşıdığı amacın tam tersi bir sonucu ortaya çıkaracağını,  •    Nasıl ki, zamanaşımının durmasına rağmen alacaklının dava açmasına ve takipte bulunmasına bir engel yoksa ve borçlu zamanaşımının durmasının kendisi lehine sonuçlar doğurduğunu ileri süremezse, hak sahibinin hakkını kullanmak için öngörülen sürenin durması halinde de hakkını kullanmasında, yani çeki bankaya ibraz etmesinde ve bu suretle ibraza bağlanan hukuki sonuçların doğmasını sağlamakta hiçbir bir engel olmadığını, •    Amacı hak sahibini (hamili) korumak olan hükmün, borçlu konumundaki düzenleyenin konumunun göz ardı edildiği gerekçesiyle hak sahibi yerine borçluyu koruyacak şekilde yorumlanmasının hükmün amacıyla bağdaşmadığını, bir diğer ifadeyle, borçlunun korunmak isteniyorsa bunun yolunun hak sahibi (alacaklı, hamil) lehine olan hükmün amacın tam tersine olacak şekilde borçlunun menfaatlerini gözeterek yorumlamak olmadığını, borçluyu korumak amacıyla kanun koyucunun borçlu menfaatleri doğrultusunda hüküm koymak gibi bir olanağa sahip olduğunu, •    Nitekim bu salgın dönemine yönelik olarak borçlu lehine olarak yurt genelinde yürütülmekte olan -çeki karşılıksız çıkan düzenleyeni de kapsayacak şekilde - tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ve bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine yönelik Cumhurbaşkanı Kararı yayımlandığını, yine 7226 sayılı Kanun’un 24.03.2020 tarihine kadar işlenen karşılıksız çek düzenleme suçunun ortaya çıkardığı hukuki ve cezai sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik olarak 7226 sayılı Kanun’un 48. maddesiyle 5834 sayılı Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanuna geçici 2. madde, yine 49. maddesiyle Çek Kanunu’na geçici 5. madde eklendiğini,  yeterlilikleri tartışmalı da olsa bu salgın dönemine ilişkin borçlular lehine de mevzuat düzenlemeleri yapıldığını, •    Mevcut salgın ortamında makro endişenin, alacaklılardan daha çok borçlular üzerinde olduğu yönündeki görüşün hatalı olduğunu, özellikle işletmeler açısından nakit akışının mal ve hizmet üretiminin, çalışanlara düzenli maaş ve ücret ödemelerinin devamlılığını (böylece işten çıkarma veya ücretsiz izinlerin mümkün olduğu kadar asgari düzeyde tutulmasını) ve giderek işletmenin ayakta kalmasını sağlama açısından çok daha büyük bir önem kazandığı bu dönemde alacaklı işletmenin ekonomik endişesinin borçlununkinden daha az olduğunun ileri sürülemeyeceğini, •    ÇekK geçici 3/5 maddesinin, 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin çek borçlusu lehine yorumlanmasında bir argüman olarak ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, tam aksine, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin bankaya ibrazını açık kanuni düzenlemeyle yasaklayan kanun koyucunun, ibraz süresi içinde çekin ibrazını yasaklamak için evleviyetle kanuni bir düzenleme yapması gerektiğini, ancak bu salgın döneminde ibraz süresi içinde çekin ibrazını yasaklayan bir kanuni düzenleme bulunmadığını, •    Kaldı ki, 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin borçlu lehine yorumlanarak maddede öngörülen süreler içerisinde ibrazının mümkün olmadığını ileri sürmenin TTK’nın kambiyo senetlerinde mücbir sebebe ilişkin düzenlemelerinin (TTK m. 731 ve TTK 811) hamilin hak kaybını önlemek amacı taşıdığı olgusuyla da bağdaşmadığını, üstelik 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin TTK m. 811’deki hamilin ihbar külfetini dahi ortadan kaldırarak hamilin durumunu çek borçlusu karşısında daha da güçlendirdiğini, bu olgudan yola çıkarak geçici 1. maddenin yorumlanmasında salt alacaklı lehine yorum esasının benimsenmesi gerektiğini, •    Bu gerekçeler doğrultusunda, çekin 30.04.2020 tarihine kadar bankaya ibraz edilebileceğini ve karşılığın bulunması halinde çek bedelinin veyahut kısmen veya tamamen karşılığının bulunmaması halinde karşılıksız işleminin yapılarak muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu asgari miktarın ödenmesi gerektiğini, karşılıksız işleminin ibraza bağlı tüm hukuki sonuçların doğacağını, değerlendirmiştir.

Prof. Dr. Erol Ulusoy * İstanbul Aydın Üni. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Özet: Bu görüş sahibi, Dr. H. Ali Dural’la aynı doğrultuda görüş beyan etmiştir. Ancak, diğerlerinden farklı olarak, yasal süresi 15 günden az olan sürelerin son gününün duran sürelere denk gelmesi durumunda, sürelerin işlemeye başladığı tarihten sonra kendi süresi kadar uzayacağı görüşündedir. Bu yorum gereğince, ibraz süresi 10 gün olan çeklerin 01.05.2020 tarihinden sonra 10 gün içinde ibraz edilmesi gerekecektir. Dolayısıyla, ibraz sürenin son günü 15.05.2020 değil, 10.05.2020 tarihi olacaktır.

•    7226 sayılı Kanun geçici 1’inci madde ile bilhassa vadesi gelmiş, daha doğrusu ibraz süresinin son günü 13.03.2020 ile 30.04.2020 tarihi arasına denk gelen çeklerin, ibraz sürelerinin durdurulduğunu, çekin bankaya ibraz edileceği son günün bu tarihler arasında bir güne denk gelmesi halinde ibraz süresinin uzayacağını, (Yasalarda 15 günden az öngörülen sürelerin 15.05.2020 tarihine kadar uzamayacağını; 15 günü aşıp da 13.03.2020 tarihi itibariyle bitimine 15 günden az kalan sürelerin 15.05.2020 tarihine kadar uzayacağını) •    7226 sayılı Kanun geçici 1’inci maddesinin çekin ibraz süresini durdurduğunu ancak ibrazını yasaklamadığını, yani burada çeki düzenlemiş borçluya ya da varsa cirantalara getirilen bir avantaj olmadığını, olayın sadece çeki düzenleyen ve hamil açısından düşünülmemesi, cirantalar, varsa avaller açısından da düşünülmesi gerektiğini, •    Kanunun sadece çek hamilinin, mesela sokağa çıkma yasağına tabi birisi olma ihtimaline karşı, çeki süresinde ibraz edememesi ihtimalinde hak kaybına uğramasını önlediğini, yasanın amacının geçici 1. maddede, “hak kayıplarının önlenmesi” olarak belirlendiğini, korunan tarafın hiçbir hak kaybına uğramayan borçlunun değil, duran sürede çeki ibraz edemediği için normalde süreyi kaçırarak hak kaybına uğrayacak olan alacaklı taraf olduğunu, •    Muhatap bankanın kendisine ibraz edilen çekin karşılığı varsa ödemek, karşılığı yoksa kendi mali yükümlülüğünü yerine getirip karşılıksız işlemi yapmak zorunda olduğunu, çünkü ne çekin ibrazının yasaklandığını, ne de bankaya karşılığı varsa, süresinde ibraz edilen çeki ödeme yasağı getirildiğini,  •    Çekin karşılıksız çıkması halinde, çeki ciro edenler arasında ticari faaliyetleri devam eden bir işyeri varsa bu cirantaya başvurulabileceğini, değerlendirmiştir.

Prof. Dr. Adnan Deynekli * Bahçeşehir Üni. Hukuk Fakültesi Medeni̇ Usul ve İcra İflas Hukuku Anabi̇li̇m Dalı Başkanı ve Yargıtay 19. HD Emekli Üyesi Özet: Bu görüş sahibi, çekin ibraz sürelerinin Kanun’un geçici 1. maddesi gereğince 13.03.2020 – 30.04.2020 tarihleri arasında durduğunu belirtmiş ancak, duran süre içerisinde çek ibrazının mümkün olup olmadığına ilişkin açık bir değerlendirme yapmamıştır.  

•    Çekin ibraz süresinin hak düşürücü süre olduğunu, 7226 sayılı Kanun ile çekin ibraz sürelerinin 13.03.2020 – 30.04.2020 tarihleri arasında durduğunu, çekin süresinde ibraz edilmemesi hamilin keşideciye ve cirantalara karşı başvuru hakkını ortadan kaldırdığını, bir hakkın kaybolmasına neden olan sürelerin 7226 sayılı Kanun kapsamında uzayacağını, ibraz süresi 10 gün olan çekin ibrazı için gereken sürenin öngörülen tarihler arasında dolması halinde, 30.4.2020 tarihinden itibaren 15 gün uzayacağını ve 15.05.2020 tarihine kadar ibrazının mümkün olduğunu, değerlendirmiştir.

b) GÖRÜŞ VE DEĞERLENDİRMELERİMİZ

7226 sayılı Kanun’un geçici 1/1-a bendi şu şekildedir; “Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikayet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler ... 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, ... itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur... Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır.” Bu yazıda özellikle, sözü edilen yasal düzenleme uyarınca;

    Geçici 1. maddede belirtilen ibraz süreleri ifadesinin çekin ibraz süresini de kapsayıp kapsamadığı,     Bu hükümle çekin ibraz süresinin de durduğunun kabul edilmesi durumunda, sürenin durduğu tarihlerde çek ibrazının mümkün olup olmadığı; diğer bir deyişle, bu hükmün çek ibrazını yasaklayıp yasaklamadığı,      Çekin duran süre içerisinde ibrazı halinde muhatap bankanın ödeme veya karşılıksız işlemi yapıp yapamayacağı, sorularının cevapları aranacak;      Yine, konu ile bağlantılı olarak, uzayan sürelere ilişkin değerlendirmelerde bulunulacaktır.

7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin gerekçesi; “[b]u salgın hastalığın yayılmasını önlemenin en etkili yolunun, insanların birbirileriyle olan temasının asgariye indirilmesi olduğu bilinen bir gerçektir. Bu gerçeklikten hareketle Önergeyle bireylerin adliyelerde maruz kalabilecekleri virüs tehdidine karşı önlem alınmaktadır.” şeklinde açıklanmıştır.

Anılı maddenin geçici 1/1-a bendinde bu husus “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla” şeklinde ortaya konmuştur.

Kanun koyucunun bu madde ile salgın sebebiyle hak aramanın güçleştiği hatta önleyici tedbirler kapsamında alınan idari kararlardan dolayı kimi gerçek ve tüzel kişiler için adeta imkansızlaştığının ön kabulü ile gerek maddi hukuka gerekse usul hukukuna ilişkin sürelerin durdurulması yoluyla hak kayıplarının önlenmesini amaçladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, anılı hükmün gerekçesinden de hareketle yasal normu, hakların kullanılmasını kısıtlayıcı ve zorlaştırıcı değil, aksine, salgından olumsuz etkilenen veya etkilenmesi muhtemel hak sahiplerine ek bir imkan sağlama amacıyla atılmış ilave bir adım olarak görmek daha isabetli bir yorum olacaktır.

Konu özelinde çekin ibraz süreleri için de aynı yorum yoluyla çek hamillerine de aynı imkanların sağlandığı söylenebilecek midir?

Çek esas olarak bir ödeme vasıtası olup, diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte vadeden farklı olarak ibraz süreleri vardır. Duruma göre 10 gün, 1 veya 3 ay olan bu süreler, çekin muhatap bankaya ibraz edileceği zaman dilimini gösterir. 6102 sayılı TTK’da çek düzenlenip hamile verilmekle ibraza hazır duruma gelmekte iken, 5941 sayılı Kanun’un geçici 3/5 maddesi ile “çek görüldüğünde ödenir” kuralı, en son yapılan yasal düzenleme ile 31.12.2020 tarihine kadar askıya alınmış ve böylece ileri tanzim tarihli çeklere yasal zemin oluşturulmuştur. Bu geçici düzenleme yürürlükte kaldığı sürece, ileri tanzim tarihli bir çek, ancak üzerinde belirtildiği tarihten itibaren yasal süresinde ibraz edilebilecek, önce yapılan ibrazlar ise hiçbir hukuki sonuç doğurmayacaktır. 

Öğretide Doç. Dr. Ali Paslı, bu maddeden yola çıkarak, ibraz süresinin başlamaması veya işlememesi durumunda çek ibrazının da mümkün olmadığı, ibraz edilse bile muhatap bankanın ödeme veya karşılıksızdır işlemi yapmadan çeki hamile iade etmesi gerektiği görüşündedir. Ancak bu yorum kanaatimizce 7226 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile gerçekleştirilmek istenen amaca uygun düşmemektedir. Görüş sahibinin, yasa koyucunun ortaya koyduğu amacın (gerekçenin) bu gerçeği değiştirmeyeceği savına katılmamaktayız. Zira, konuyu düzenleyen yasa hükmü gözetilmeden, salt Çek Kanununun şekli yapısından yola çıkarak hareket etmek doğru bir yaklaşım/yorum yöntemi değildir.

İbraz kelimesi lugatta, ortaya koyma, gösterme, meydana çıkarma anlamına gelmekte olup; usul hukuku ile maddi hukuka ilişkin kimi yasalarımızda teknik ve terminolojik bir terim olarak kullanılmaktadır. (Örn: 6100 sayılı HMK m. 76, 217, 220; 6102 sayılı TTK m. 82, 83, 401; 4721 sayılı TMK’nın m. 916, 925; 5941 sayılı ÇekK m. 3, geçici 3/5) 

İbraz süreleri kavramı ise çek hukukuna özgü bir ifade olup; öğreti ve uygulamada hak düşürücü süre kabul edilir. Kanunen belirlenen süre içerisinde kullanılmaması durumunda hakkın ortadan kalkmasına neden olan süreye hak düşürücü süre denilir. Hak düşürücü sürelerin, zamanaşımı süreleri gibi durması ya da kesilmesi söz konusu değildir. Ne var ki, 7226 sayılı Kanun, bu yerleşik kuralın aksine bir düzenleme getirmiştir. Keza, yasada hak düşürücü süreler ifadesi geçmemiş olsaydı bile ibraz süreleri kavramı, 7226 sayılı Kanun’un geçici 1/1-a maddesinde geçen “bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin süreler” kapsamında mütalaa edilmesi gerekecekti.

Kanunun geçici 1/1-a bendi yalnızca başlayan veya işleyen süreleri durdurmuştur. Bu madde ile amaçlanan hususları anlayabilmek için aynı maddenin 1-b hükmünü de göz önünde bulundurmak gerekir. Geçici 1/1-b hükmü ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen sürelerin yanında, nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmasına ilişkin işlemler de durdurulmuştur. Dolayısıyla bu tarihler arasında istisnalar dışında, alacaklının borçlusu hakkında icra takibi yapabilmesi ve icra müdürlüğüne takip talepli dilekçe verebilmesi olanaklı değildir. Halbuki anılı maddenin 1-a bendinde benzer bir hüküm bulunmamaktadır. Daha açık bir anlatımla, geçici 1/1-a bendinin, duran süreler içerisinde dava açılmasını veya diğer belirtilen hukuki işlemlerin yapılmasını engellediği söylenemez. Kanun koyucu benzer bir düzenleme yaparak anılı işlemlerin yapılmasını yasaklamadığına göre geçici 1/1-a bendinde belirtilen hukuki işlemlerin gerçekleştirilebileceğini kabul etmek gerekir. Dolayısıyla, davacı/alacaklılar bu süreler içerisinde mahkemeler nezdinde dava açabilecek, ancak dava dilekçesinin sürelerin durdurulduğu tarihler içerisinde davalı/borçlulara tebliğ edilmesi halinde, davaya cevap süresi 01.05.2020 tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır. 

Hukukun genel ilkeleri, yasanın güttüğü amaç, çekin ibrazının açıkça yasaklanmaması ve ticari ve iktisadi hayattaki işlevi dikkate alındığında 7226 sayılı Kanun’la çek hamillerine ilave bir imkan tanınarak ibraz sürelerinin uzadığı kabul edilmelidir. İbraz sürelerin uzaması sebebiyle çek hamili çeki duran süreler içerisinde bankaya ibraz edebileceği gibi, gerek yasaklayıcı kararlar uyarınca sokağa çıkılamaması gerekse evde kal çağrısına uyularak ihtiyari olarak evde kalınmasından dolayı sürelerin işlemeye başladığı tarihten sonra da bankaya ibraz edebilecektir. Bilindiği üzere, idari kararlarla belirli yaş grubuna giren kişilerle, kronik hastalığı olan kişilerin sokağa çıkmaları, seyahat etmeleri vs yasaklanmıştır. Dolayısıyla bu kişiler kendileri için mücbir sebep teşkil eden bu yasak nedeniyle herhangi bir hukuki işlem yapamayacaklardır. Bu gruba girmeyen diğer kişiler için her ne kadar sokağa çıkma yasağı söz konusu değil ise de evde kal çağrısına uyulması konusunda mütemadiyen yoğun baskı ve telkinlerde bulunulması, sosyal mesafenin ev içinde dahi korunması yönündeki uyarılar dikkate alındığında bu kişilerin bankalarda işlem yapmasını beklemek yerinde bir yaklaşım olmayacaktır. Dolayısıyla bu kişiler için dahi zorlayıcı sebeplerin gerçekleştiğini kabul etmek gerekecektir. Bankaların faaliyetlerinin devam ediyor olması sonucu değiştirmeyecektir.

6102 sayılı TTK’nı 811. maddesi mücbir sebep halini düzenlemektedir. Mücbir sebeplerin ortaya çıkması halinde çek hamiline mücbir sebep hallerinin oluştuğu hususunda cirantalarına gecikmeksizin bildirimde bulunma yükümlülüğü getirilmiştir. Ancak, 7226 sayılı Kanun bildirim yükümlülüklerine ilişkin süreleri dahi durdurduğundan çek hamillerinin bu süreçte bildirim yükümlülüğünü yerine getirmekle yükümlü olduğu söylenemeyecektir.

7226 sayılı Kanun’un geçici 1/1-a hükmünün salt alacaklı hak sahipleri lehine yorumlanması gerekmektedir. Kanatimizce yasa koyucu, taraflar arasında bozulan dengeyi süreleri durdurarak ve anılı maddenin geçici 1/1-b bendi ile borçlu hakkında icra takibi yapılmasının önüne geçerek sağlamaya çalışmıştır. Konu özelinde, muhatap bankaya ibraz edilen çekin karşılıksız çıkması halinde düzenleyen ve/veya cirantalara karşı icra takibi yapılamayacağından borçlular duran süreler içerisinde cebri icra baskısı altında kalmayacaklardır. Keza, tam bir koruma sağlamamakla birlikte, 7226 sayılı Kanun’un 48. maddesiyle 5834 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2. maddeyle kredi borçlularının karşılıksız çıkan çeklerden dolayı 31.12.2020 tarihine kadar kara listeye alınması da engellenmiştir.  

Bu açıklamalardan hareketle, maddede geçen ibraz süreleri ifadesinin çekin ibraz süresini de kapsadığından şüphe duymamak gerekir. Kaldı ki bu husus öğretide de tartışmasızdır. Öğretideki tartışmalar, duran sürelerde çek ibrazının mümkün olup olmadığı noktasında yoğunlaşmaktadır. Ancak, yukarıda da değinildiği üzere, normun amacı gözetilerek, çekin sürelerin durdurulduğu tarihler arasında da muhatap bankaya ibrazının mümkün olduğunu kabul etmek gerekir. Aksi yorum, hak sahibinin haklarını kullanma imkanını elinden alarak daha fazla mağdur olmasına yol açabilir. Bu da yasa koyucunun güttüğü amaç dışında başka bir sonucun ve daha büyük hak kayıplarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu itibarla, ibraz süresinin son günü duran sürelere denk gelen çekin hamili çeki muhatap bankaya ibraz edebilecek, muhatap banka çekin karşılığının olması halinde hamile ödeme yapacak veyahut karşılığı yoksa karşılıksızdır işlemi yaparak kendi mali yükümlülüğünü yerine getirecektir. Olması gereken kanaatimizce budur. 

7226 sayılı Kanun’un geçici 1/1-a bendinde, durma süresinin başlama tarihi (13.03.2020) itibariyle bitimine on beş gün ve daha az kalmış sürelerin durma süresinin sona erdiği günü takip eden gün (01.05.2020) itibariyle on beş gün uzayacağı öngörülmüştür. Yasanın bu hükmü hakkında da öğretide görüş birliği yoktur. Gerçekten de maddenin lafzı öne çıkarıldığında, belirli bir tarih itibariyle bir zaman diliminden/süreden arta kalan sürenin on beş gün ve daha az kalabilmesi için kanunda o hukuki işlem için öngörülen sürenin daha fazla olması gerekmekte olup, yasalarda on beş gün veya daha az öngürülen sürelerin sayısal olarak bu koşulu sağlaması mümkün olmadığından, sürelerin işlemeye başladığı tarihten itibaren yasalarda öngörülen süre kadar uzayacağı (örn: yedi gün, iki iş günü, bir hafta, on gün gibi) söylenebilecektir. Bununla birlikte, anılı hükümden tersi bir anlam çıkarmak da mümkündür. Kanaatimizce, hükmün amacı gözetilerek, daha kısa olan sürelerin de son gününün 15.05.2020 tarihine uzadığını kabul etmek gerekir; ki genel kabul de bu doğrultudadır. Ancak, herhangi bir hak kaybına uğramamak adına, on beş günden az olan sürelerin (örn: protesto, icra takiplerinde itiraz süreleri gibi) yasalarda öngörülen süre kadar uzayacağının kabulü ile hareket etmek daha temkinli ve tedbirli bir hareket tarzı olacaktır. 

Azınlıkta kalan görüş doğrultusunda, elimizde ibraz süresi on gün olan bir çek bulunduğu varsayımı ile konuyu somutlaştıralım: 7226 sayılı Kanun gereğince duran süreler her halükarda 01.05.2020 tarihinde yeniden işlemeye başlayacaktır. İbraz süresi on gün olan çek, 01.05.2020 tarihinin resmi tatil olması, 02-03.05.2020 tarihlerinin de genel tatillere (Cumartesi-Pazar günlerine) tesadüf etmesi nedeniyle, 04.05.2020 (Pazartesi) – 10.05.2020 (Pazar) tarihleri arasında muhatap bankaya ibraz edilebilecektir. Bu durumda da, ibraz süresinin son gününün Pazar gününe denk gelmesi sebebiyle, bu tarihte çekin ibraz edilmesi mümkün olamayacağından, süre bir kez daha uzayacak ve sürenin son günü 11.05.2020 Pazartesi günü olacaktır.

Öğretide genel kabul gören görüş, bu hallerde sürelerin, 15.05.2020 tarihine kadar uzayacağı yönünde ise de ibraz süresi on gün olan çeklerin, en geç 11.05.2020 tarihi mesai bitimine kadar muhatap bankaya ibraz edilmesi olası hak kayıplarının ve hukuki ihtilafların önüne geçecektir. Zira, 12.05.2020 – 15.05.2020 tarihleri arasında ibraz edilen on gün ibraz süreli çeklerin süresinde ibraz edilmediği itirazı ile karşılaşılabilecektir. Çekin süresi içinde bankaya ibraz edilmediğinin kabulü halinde çek hamili bazı olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalabilecek ve bu çerçevede, muhatap bankanın ödeme yükümlülüğünün ortadan kalkması, çek hakkında karşılıksızdır işlemi yapılamaması, karşılıksız çek keşide edenin cezai sorumluluğuna gidilememesi, hamilin kambiyo hukukuna dayanan müracaat hakkını kaybetmesi, çekte zamanaşımı süresinin bir işlevinin kalmaması gibi sonuçlar gündeme gelebilecektir. 

Duran sürelerde çekin ibraz edilemeyeceği görüşü doğrultusunda hareket eden muhatap bankalara çek ibraz eden hamillerin, ödeme veya karşılıksızdır işlemi yapılmayarak iade edilen çeklerle ilgili olarak çekin arkasına ibraz tarihini ve “7226 sayılı Kanun uyarınca sürelerin durdurulması nedeniyle herhangi bir işlem yapılmamıştır.” şeklinde veya bu anlama gelecek bir beyan yazdırmak veya muhatap bankadan aynı veya benzer bir açıklama içeren yazılı bir belge almak suretiyle, çekin süresinde ibraz edilmediği itirazlarını ve olası hak kayıplarını önleyebileceği kanaatindeyiz.